/Nomad_Soul, Stock.adobe.com
Berlin – Depresyon hastalarında bilişsel semptomlar, beyaz maddenin mikro yapısının kaybıyla önemli ölçüde ilişkilidir. Alman Psikiyatri ve Psikoterapi, Psikosomatik ve Nöroloji Derneği'nin (DGPPN) bugün yıllık kongresinde araştırmacılar, bunun özellikle bilişsel eksiklikleri hedefleyen yeni tedaviler için bir hedef olabileceğini öne sürdü.
Bilişsel belirtiler depresyondaki bozulmanın önemli bir nedenidir ve hastalık ilerledikçe kötüleşir. Münster Üniversite Hastanesi Translasyonel Psikiyatri Enstitüsü'nden Susanne Meinert, diğer şeylerin yanı sıra, bilişsel bozuklukların altında yatan mekanizmaların henüz yeterince anlaşılamaması nedeniyle bu semptomların tedavisinin daha da zorlaştığını bildirdi.
Ancak “kesitsel çalışmalar beyaz madde mikro yapısındaki değişikliklerin bilişsel semptomlara katkıda bulunabileceğini öne sürüyor” diye ekledi. DGPPN Kongresi'nde Münster'li bilim adamı, beyaz madde, bilişsel semptomlar ve depresyondaki hastalığın ilerlemesi arasındaki karmaşık ilişki hakkında bugüne kadarki en kapsamlı boylamsal veri seti olduğunu söylediği şeyi sundu.
Marburg ve Münster'den verilerin analizi
Meinert'in araştırma grubu, Marburg-Münster Duygulanım Bozukluğu Kohort Çalışması'ndan (MACS) elde edilen verileri analiz etti. 418'i depresyonlu ve 463 sağlıklı kontrol olmak üzere 881 kişi için difüzyon ağırlıklı manyetik rezonans görüntülemeden (MRI), nöropsikolojik test bataryasından görüntüler ve 2 yıllık takip ölçümleriyle ayrıntılı klinik veriler mevcuttu.
Depresyonu olan ve olmayan katılımcılar arasında bilişsel belirtiler karşılaştırıldığında, zaman noktası ne olursa olsun, depresyonlu hastaların sağlıklı kontrollere göre daha fazla bilişsel bozukluğa sahip olduğu bulunmuştur (p
Her iki grupta da bilişsel semptomlardaki artış, zamanla beyaz cevher mikro yapısının kaybıyla anlamlı düzeyde ilişkiliydi (ptfce-FWE p>
Meinert, “Sonuçlarımız, beyaz cevher mikro yapısının ve hastalığın depresyonla ilişkili bilişsel semptomlardaki ilerlemesinin kritik rolünü vurgulayarak, her ikisini de gelecekteki terapötik gelişim için öncelikli hedefler haline getiriyor” diye tamamladı. © nec/Haberler