Şansal Büyüka’dan Rennes – Fenerbahçe maçı daha sonrası Jorge Jesus için flaş kelamlar: Meczup mi, dahi mi?

Hasan

New member
Rennes, UEFA Avrupa Ligi B Kümesi’nin ikinci haftasında Fenerbahçe ‘yi konuk etti. Heyecan dolu müsabaka 4 gole sahne oldu, sarı-lacivertliler Fransa’dan bir puanla döndü. Fenerbahçe’nin Rennes deplasmanındaki futbolunu, oyuncuların performansını ve Teknik Yönetici Jorge Jesus’un tercihlerini Şansal Büyüka yorumladı. Duayen isim “Deli mi, dahi mi” başlıklı yazısında çarpıcı sözlere yer verdi.

İŞTE ŞANSAL BÜYÜKA’NIN YAZISI:

İtiraf ediyorum; kalemi bilemiştim… Avrupa futbolunun yeni kuşak, kuvvetli, atletik, süratli, sprinter ve mahir ekibi karşısında, rakibi “timsah” üzere parçalayan Arao ve Crespo’suz başlamak futbol cüretinin ötesinde intihardan farksızdı…

Hele bu biçimde ele, avuca sığmayan bir grup karşısında; solda Perez’in önünde Alioski’yi kesip Lincoln Henrique ile başlamak “delilik mi-dahilik mi” açıkçası anlamadım…

Ama maç başladı şunu epey yeterli anladım ve gördüm; Rennes futbol ismine ne yaptıysa, ne yapmaya çalıştıysa Fenerbahçe bir fazlasını yaptı… Bir şey daha anladım; Fenerbahçe “ben antrenör takımıyım“ diye bağırdı…


Daha birinci 15 dakikada “dayak“ yemiş üzere oldum… Basan-basana, kıran-kırana bir maç başladı… Bir Fenerbahçe bastı, bir Rennes bastı… Belaruslu hakem de – bizim hakemler ibret-i alem için görsün ve ders alsın – oyunu hiç kesmedi… Bir sağa bir sola, bir o kaleye bir bu kaleye derken “boyun jimnastiği“ yaptık…

Özellikle birinci 45 dakikada İsmail Yüksek‘e hayran kaldım… Bir futbolculuk değil, tahminen üç futbolculuk oynadı… Bir 45 dakikaya güya iki 45 dakika sığdırdı… Nerede tehlike var, orada oynadı… ”Mevkisi olmayan adam“ gibiydi…Ama bütün bu hoşluklar yalnızca 45 dakika sürdü… Jesus‘un resti ve kumarı birinci yarıda “parayı“ toplarken, ikinci yarı ile birlikte ve yalnızca iki dakikada Fenerbahçe elindeki – önündeki bütün parayı kaybetti…İlk yarıda bir kez olsun rakibi ardına kaçırmayan Fenerbahçe savunması, ikinci yarıda iki sefer rakibi gerisine kaçırdı ve iki Rennes golü geldi… Rennes’lilerin bile hayal edemediği, inanamadığı iki dakika ortasında iki gol…

Büyük ekip refleksi önemli… Yanlış yaparsın, makus oynarsın, gerine adam kaçırırsın, bunların hepsi tamam… Fakat hangi şartlar altında olursa olsun, büyük ekip refleksi iki dakikada kalesinde iki gol görmeye müsaade vermez…

Fenerbahçe birinci yarıda “cin“ gibiydi… İkinci yarı başladı, anlaşılmaz bir uyku hali, akabinde iki dakika gözlerini kapadı, bir açtı, inanılır üzere değil, kalesinde iki gol…


Üstelik Rennes dalga dalga gelmeye başladı… Gerçi birinci yarıda da gelmeye çalışıyor, Fenerbahçe‘nin direnci buna müsaade vermiyordu… Kabus dakikaları bizi kan-ter ortasında bırakmaya başlamıştı ki, imdada İrfan Can yetişti… O dakikaya kadar kalitesinin kırıntısını gösteremeyen İrfan Can, gol vuruşunda kalitesinin tepesine çıktı…

Yazmazsam olmaz; Osayi Samuel meslek maçı oynadı… Szalai mükemmeldi… Açıkçası ikinci yarıda, birinci yarıdaki kadar kaleyi kapatamasak bile, 2-0‘ın altından kalkmayı başardık… Bu skorun altından kalkmak bir Türk ekibi için kolay değil… Deplasmanda kolay değil… Hele Rennes üzere yeni jenerasyon atletik ekip önünde hiç kolay değil…

Bu Jorge Jesus meczup mi, dahi mi karar veremiyorum… Biraz meczupluğu, oldukçaça dahiliği var… Fenerbahçe uzun bir ortadan daha sonra güya aradığı hocayı buldu… Kabul edelim, elinde fevkalade bir takım yok, ancak bu takımdan azamî yararlanmak konusunda inanılmaz adımlar atıyor… Rennes maçı da bu adımlardan bir tanesiydi…
 
Üst