/peterschreiber.media, stock.adobe.com
Melbourne – 100 yılı aşkın bir süre önce geliştirilen tüberküloz aşısı BCG (Bacille Calmette-Guérin) ile aşılama, SARS-CoV-2’ye karşı bağışıklık yanıtını etkileyebilir, ancak hastalığın seyri üzerinde olumlu bir etki bulundu. Bu soruyla ilgili bugüne kadarki en büyük randomize çalışma, ancak şu anda imlenenler gibi tespit edilemiyor. New England Tıp Dergisi (NEJM 2023; DOI: 10.1056/NEJMoa2212616) yayınlanan sonuçları gösterir.
Salgının ilk yılında, SARS-CoV-2’ye karşı aşı bulunmazken, risk altındaki insanları korumanın başka yolları çaresizce arandı. Fikirlerden biri, genel bağışıklık sistemlerini güçlendirmek için insanları diğer bulaşıcı hastalıklara karşı aşılamaktı.
Spesifik olmayan bir bağışıklık reaksiyonu, hastayı diğer patojenlerden de korumalıdır. Hipotez, Danimarkalı antropologlar Peter Aaby ve Christine Benn’in gözlemlerine kadar uzanıyor. 1980’lerde Batı Afrika’da kızamığa karşı aşılanmış çocukların, kızamık salgınının olmadığı yıllarda bile daha düşük ölüm riskine sahip olduğunu fark etmişlerdi.
Aşıların çocuklar üzerindeki bu “hedef dışı” etkisine dair artık hem epidemiyolojik hem de klinik çalışmalardan elde edilen bir dizi kanıt bulunmaktadır. British Medical Journal’daki sistematik bir incelemeye göre (BMJ 2016; DOI: 10.1136/bmj.i5170) hem kızamık aşısının hem de BCG aşısının etkisi iyi (difteri, tetanoz ve boğmacaya karşı DTP aşısından sonra diğer ciddi enfeksiyon riskinin geçici olarak arttığı söyleniyor).
Bu nedenle pandeminin başlangıcında bir dizi klinik çalışma yapıldı. Açık ara en fazla katılımcının olduğu proje, “COVID-19’un Sağlık Çalışanları Üzerindeki Etkisini Azaltmak İçin BCG Aşısı” veya BRACE çalışması oldu.
Avustralya, Brezilya, Hollanda, İspanya ve Birleşik Krallık’taki 36 merkezdeki sağlık uzmanları, Mart 2020’den bu yana tek bir intradermal BCG-Danimarka enjeksiyonu veya plasebo almak üzere randomize edildi. 6.828 kişilik bir katılımcı sayısı planlandı. Ancak, ilk aşıların beklenenden daha erken uygulanması üzerine çalışma erken sonlandırıldı.
O zamana kadar 3.988 kişi aşılanmıştı. Birincil son nokta, aşılamadan sonraki ilk 6 ayda SARS-CoV-2 ile semptomatik enfeksiyon insidansı ve ciddi COVID-19 vakalarının sayısıydı. Değerlendirme, aşılama sırasında SARS-CoV-2 ile herhangi bir teması olmayan kişilerle sınırlıydı (BCG grubunda 1.703 kişi ve plasebo grubunda 1.683 kişi).
Melbourne Üniversitesi’nden Nigel Curtis liderliğindeki ekibe göre, plasebo grubundaki katılımcıların %12,3’üne kıyasla BCG grubundaki katılımcıların %14,7’sinde COVID-19 gelişti. Ancak, yüzde 2,4 puanlık fark, -0,7 ila yüzde 5,5 puanlık %95 güven aralığında anlamlı değildi.
COVID-19’dan kaynaklanan ciddi hastalıklar da %6,5’e karşı %7,6 ile daha sık ortaya çıkma eğilimindeydi. Burada da 1,1 puanlık (-1,2 ila 3,5 puan) fark önemli değildi. Şiddetli yan etkiler, BCG aşılamasından sonra daha sık meydana geldi (20’ye karşı 5 vaka).
Sonuçlar elbette hayal kırıklığı yaratıyor. Araştırmacılar, geçen yıl Klinik ve Translasyonel İmmünoloji (2022; DOI: 10.1002/cti2.1387) hala olumlu laboratuvar verileri sunuyordu.
Plasebo aşısı değil, BCG aşısı, IL-6, TNF-alfa ve IL-10 dahil olmak üzere COVID-19’dan kaynaklanan ciddi hastalıklarla ilişkili olduğu bilinen sitokinlerin salınımını azalttı. Ek olarak, BCG aşılaması, hafıza hücrelerinin oluşumunu destekleyerek daha uzun vadeli bir koruyucu etki göstermiştir.
Şimdi, aşılamanın bağışıklık tepkisini artırdığı görülüyor. Bu, hafif hastalık oranlarındaki biraz artışı açıklayabilir. İmmün reaksiyonlar hastayı ciddi bir seyirden korumuş olsaydı bu dezavantaj kabul edilebilirdi.
Alt grup analizi, BCG aşılamasından yararlanma olasılığı en yüksek olan bireylere dair herhangi bir gösterge sağlamadı. Spesifik aşıların piyasaya sürülmesinden sonra daha fazla araştırma yapılması beklenmemektedir. © rme/Haberler