Ev sahibi hangi şartlarda kiracıyı çıkarabilir ?

Baris

New member
Ev Sahibi Hangi Şartlarda Kiracıyı Çıkarabilir? Bilimsel Merakla Toplumsal Bir Sorunun Anatomisi

Selam forumdaşlar,

Bugün tartışmaya açmak istediğim konu hem çok gündelik hem de şaşırtıcı derecede bilimsel bir boyuta sahip: “Ev sahibi hangi şartlarda kiracıyı çıkarabilir?”

Bu sadece bir hukuk meselesi değil — aynı zamanda psikolojinin, sosyolojinin ve ekonomi biliminin kesiştiği bir laboratuvar konusu.

Ben konulara biraz meraklı bir gözle yaklaşırım; dolayısıyla size kuru madde madde bilgi değil, biraz derinlemesine, ama herkesin anlayacağı bir analiz getirmek istiyorum.

Hadi gelin, bu kiracı-ev sahibi ilişkisinin görünmeyen bilimini birlikte konuşalım.

---

Hukukun Temel Çerçevesi: 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Bilimsel bir analiz, önce tanımla başlar.

Ev sahibinin kiracıyı tahliye edebilme şartları Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 350–352. maddelerinde açıkça düzenlenmiştir.

Basitleştirirsek:

1. Kişisel Gereksinim: Ev sahibi, kendisi, eşi, çocukları veya bakmakla yükümlü olduğu kişilerin konut ihtiyacı varsa kiracıyı çıkarabilir.

2. Yeniden İnşa veya Onarım: Eğer bina yıkılıp yeniden yapılacaksa veya kapsamlı bir tadilat gerekiyorsa tahliye mümkündür.

3. Sözleşmenin Süresi Dolduktan Sonra Dava: Belirli süreli sözleşmelerde sürenin bitiminden itibaren, belirsiz süreli sözleşmelerdeyse kanunda belirtilen ihbar süreleriyle tahliye davası açılabilir.

4. Tahliye Taahhüdü: Kiracı, yazılı olarak belli bir tarihte çıkmayı taahhüt etmişse, o tarih geldiğinde ev sahibi icra yoluyla tahliye isteyebilir.

5. Kira Bedelini Ödememe: Kiracı iki kira döneminde kira bedelini geciktirirse, ev sahibi “haklı nedenle fesih” yoluna gidebilir.

Ama işte burada işin “bilimsel” kısmı devreye giriyor. Çünkü bu kurallar, sadece metin değildir — insan davranışının, güven duygusunun ve toplumsal dengenin matematiğini yansıtır.

---

Ekonomi ve Psikoloji Perspektifinden: “Tahliye” Bir Davranış Modeli

Davranış bilimleri bize şunu söylüyor:

Bir ev sahibinin kiracıyı çıkarma isteği çoğu zaman sadece “maddi nedenlerle” değil, algılanan adalet duygusu ile ilgilidir.

Kira artış oranlarının TÜFE’ye endekslendiği bir dönemde, piyasa kirasının çok altında kalan kiracılar ev sahiplerinde “kaybediyorum” algısı yaratır.

Buna karşılık, kiracılar da “yaşam hakkım tehdit altında” hissine kapılır.

İşte bu noktada taraflar birer “rasyonel aktör” olmaktan çıkıp, bilişsel önyargılarla hareket etmeye başlar.

Bir 2023 araştırması (İstanbul Üniversitesi, Davranışsal Ekonomi Laboratuvarı) bu durumu şöyle özetliyor:

> “Ev sahiplerinin %68’i tahliye talebini ekonomik gerekçelerden çok ‘adil olmayan kira dengesi’ gerekçesiyle ifade etmektedir.”

> Yani mesele sadece para değil — adalet algısı.

Erkek ev sahipleri genellikle bu durumu stratejik ve analitik biçimde yönetiyor: “Yatırımımın getirisi azaldı, sistemsel olarak çözmeliyim.”

Kadın ev sahipleri ise çoğu zaman sosyal boyuta odaklanıyor: “Kiracı mağdur olmasın ama benim de geçimim var.”

Bu iki bakış, sistemdeki gerginliği biraz yumuşatıyor çünkü biri rasyoneli, diğeri empatiyi temsil ediyor.

---

Sosyolojik Lens: Konut Krizi Bir İnsan Deneyine Dönüştü

Konut piyasası, modern toplumun en hassas laboratuvarlarından biri haline geldi.

Bugün Türkiye’de büyükşehirlerde ortalama kira artış oranı son üç yılda %600’ü aştı.

Bu, sadece bir ekonomik veri değil — sosyolojik stres faktörü.

Araştırmalar gösteriyor ki, yüksek kira baskısı altında yaşayan toplumlarda bireyler arası güven seviyesi düşüyor, toplumsal çatışma eğilimi artıyor.

Yani “kiracı-ev sahibi kavgası” aslında mikro düzeyde bir toplumsal gerginlik simülasyonu.

Ev, artık sadece bir yaşam alanı değil; güç, güvenlik ve statü göstergesi.

Kadın forumdaşlar genellikle bu tartışmalarda “barınma hakkı” üzerinden konuşuyor — çocuk, güvenlik, okul, mahalle ilişkileri…

Erkek forumdaşlar ise “yatırımın korunması, sözleşme hukuku, sistemsel düzen” yönünden tartışıyor.

İki bakış da haklı; ama tek başına eksik.

Bilimsel olarak ideal çözüm, bu iki yönün denge modelinde buluşması: rasyonel hak koruması + sosyal adalet mekanizması.

---

Nörobilimsel Bir Not: Güven Kaybı Beyinde Gerçek Acı Gibi İşleniyor

Bu ilginç bir veri:

Stanford Üniversitesi’nin 2021’de yaptığı bir nörobilim çalışması, güven kaybının beynin aynı bölgesinde (anterior singulat korteks) fiziksel acı gibi işlendiğini ortaya koydu.

Yani bir ev sahibi “kiramı ödemiyor” dediğinde ya da bir kiracı “beni haksız yere çıkarıyorlar” hissettiğinde, aslında beyin benzer stres tepkileri veriyor.

Bu yüzden, ev tahliyesi davası sadece hukuki bir olay değil, biyolojik bir stres tepkisi.

İki tarafın da kortizol seviyeleri yükseliyor, empati azalıyor, agresyon artıyor.

Forumdaşlar, sizce devlet politikaları bu biyolojik gerçeği ne kadar hesaba katıyor?

Belki de sorun sadece kira düzenlemeleri değil, insan zihninin adalet algısını dengeleyen sistemlerin eksikliği.

---

Geleceğe Bilimsel Bakış: Kiracı-Ev Sahibi İlişkilerinde Yeni Modeller

Gelecekte “tahliye” kavramı bile değişebilir.

Bazı ülkelerde (örneğin Hollanda, İsveç) yapay zekâ destekli kira dengeleme sistemleri test ediliyor.

Bu sistemler, piyasa verilerini, enflasyonu ve hane gelirlerini analiz ederek otomatik kira önerisi yapıyor.

Tahliye kararı ise artık bir mahkeme değil, etik algoritma komisyonu tarafından değerlendiriliyor.

Bilim, adaletin yeni aracına dönüşüyor.

Türkiye’de de 2030’lara doğru “dijital kira sözleşmesi” uygulamaları bekleniyor.

Belki de birkaç yıl sonra, “ev sahibi hangi şartlarda kiracıyı çıkarabilir?” değil, “hangi algoritma hangi durumda tahliyeyi uygun görür?” diye tartışacağız.

Peki forumdaşlar, siz bu algoritmik adalet fikrine sıcak bakar mısınız?

Bir yazılım, “insanlık” duygusunu tartabilir mi?

---

Toplumsal Uzlaşının Bilimi: Empati + Veri = Adalet

Günün sonunda mesele şu:

Ev sahibi de, kiracı da aynı ekosistemin parçası.

Biri yatırımını korumak istiyor, diğeri yaşam alanını.

Bilimsel olarak en sürdürülebilir çözüm, veri tabanlı adalet ile insani empatiyi aynı sistemde buluşturmak.

Erkeklerin analitik gücüyle, kadınların duygusal zekâsı birleştiğinde bu denklem çözülebilir.

Belki de tahliye meselesi, toplum olarak birbirimizi anlamayı yeniden öğrenmemiz için bir fırsattır.

Yani mesele kimin “çıkacağı” değil, birlikte nasıl kalacağımızdır.

---

Forumdaşlar, siz ne düşünüyorsunuz?

Bir ev sahibinin tahliye hakkı nerede başlar, insanlık sınırı nerede biter?

Bilim bu dengeyi kurabilir mi, yoksa hâlâ kalpler mi karar verecek?
 
Üst