Vallahi de billahi ne demek ?

Melis

New member
Vallahi de Billahi: Bir Yemin ve Hikâye

Herkese merhaba! Bugün sizlerle “vallahi de billahi”nin anlamını ve ne zaman kullanıldığını düşündüren bir hikâye paylaşmak istiyorum. Bu ifadeyi günlük hayatımızda sıkça duyarız, fakat gerçekten ne demek olduğunu hiç derinlemesine düşündük mü? Hepimizin farklı bakış açıları ve deneyimleri olduğunu göz önünde bulundurarak, bu yaygın deyimi farklı karakterlerin gözünden anlatan bir hikâye oluşturmak istedim. Umarım sizi içine çeker ve düşünmeye sevk eder.

"Vallahi De Billahi" ile Başlayan Bir Gün

Bir zamanlar, taşra kasabalarından birinde, Zeynep adında bir kadın, her sabah pazara giderken kasaba meydanını geçerdi. Zeynep, küçük yaşlardan beri annesinden duyduğu, güçlü bir kadın imajı yaratmıştı kafasında. Kadınların ne olursa olsun birlikte iş birliği yapması gerektiğini savunur, birbirlerine destek olmalarını her zaman hatırlatırdı. Ona göre, toplumsal bağlar sadece işlevsel değil, aynı zamanda duygusal ve empatik olmalıydı. Zeynep, kasabaya her sabah adım attığında, bu ilişkileri daha da güçlendirmek için uğraşır, kimseyi yalnız bırakmazdı.

Bir sabah, pazara gitmek üzere hazırlık yaparken, kasabanın en yeni sakinlerinden biri olan Emre'nin konuşmalarını duydu. Emre, kasabaya yeni gelmiş ve hemen herkesle tanışmaya başlamıştı. Ancak bir yandan da Zeynep’in kulağına, bazen çok fazla yemin ettiği ve doğruyu söylemektense inandırıcı olmak için abartılı sözler kullandığına dair şikayetler geliyordu.

O gün, Emre pazara gitmek üzere yola çıktığında Zeynep’i gördü ve hemen yanına yaklaşarak, “Beni bir süre önce gördüğünüzde, size gerçekten söylemiştim, değil mi? Vallahi de billahi, bu kadar erken saatlerde pazarın nasıl bu kadar kalabalık olduğunu tahmin edemezdim!” dedi.

Zeynep gülümsedi ama aynı zamanda biraz da düşündü. Emre’nin sözleri çok doğaldı, ama içindeki ‘vallahi de billahi’ ifadesi Zeynep’e biraz garip geldi. Yemin etmek, onun için her zaman büyük bir anlam taşırdı. Zeynep, her zaman söylediklerinin doğru olduğunu savunur, ancak yemin etmek, bir bakıma doğruyu kanıtlamaya çalışma gibi gelirdi.

Tarihsel Bir Yemin: Vallahi de Billahi’nin Anlamı

Zeynep ve Emre’nin konuşması, kasabada basit bir sohbet gibi görünse de, aynı zamanda yemin etme davranışının tarihsel ve toplumsal yönlerine ışık tutuyordu. “Vallahi de billahi” gibi ifadeler, tarihsel olarak, kişinin söylediklerinin doğru olduğuna dair güçlü bir garanti verme işlevi görüyordu. İnsanlar bir zamanlar, sözlerinin gücünü kanıtlamak için bu tür yeminleri sıkça kullanırlardı. İslam kültüründe “vallahi” (Allah’a yemin ederim) ve “billahi” (Allah adına) gibi ifadeler, dürüstlük ve güvenin sembolüydü. Birçok kültürde, yemin etmek, kişinin sözüne olan güveni sağlamak için önemli bir araçtı.

Fakat Zeynep’in aklında, bu tür ifadelerin bazen aşırıya kaçan bir güvene dönüşmesi tehlikesi de vardı. “Vallahi de billahi” gibi ifadeler, bazen bir insanın sözlerinin arkasında durmak için doğal bir gereklilik gibi görülse de, bazen de gerçekliği sorgulamak gerektiğini düşündürürdü.

Emre’nin bu tür yeminlere fazla başvurması, kasaba halkında kafa karışıklığı yaratıyordu. Bir yandan da, Zeynep’in düşündüğü gibi, bazen doğruluğu kanıtlamak yerine, inandırıcılığı sağlama çabası olarak görülebilirdi.

Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımı ve Kadınların Empatik Bakış Açısı

Zeynep’in kafasında bir soru belirmişti: Emre, “vallahi de billahi” dediğinde, gerçekten inandığı için mi yoksa insanların güvenini kazanmak için mi bu ifadeyi kullanıyordu? Erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımları, bazen böyle durumları daha stratejik bir şekilde yönetmelerine yardımcı olabilirken, kadınların empatik ve duygusal bakış açıları, daha derinlemesine ilişki kurma amacını taşır. Zeynep, bu yüzden Emre’yi anlamak istiyordu. Onun yeminlerini fazlasıyla abartılı bulmasına rağmen, içindeki insan ilişkilerine dair duyduğu merak, onu daha dikkatli gözlemlemeye sevk ediyordu.

Zeynep, Emre’nin aşırı yeminlerinin arkasındaki psikolojik motivasyonları çözmeye çalışırken, kasaba halkının genel bakış açısını da göz önünde bulunduruyordu. Herkesin birer strateji geliştirdiği, inandırıcılık yarışına girdiği bu toplumda, Zeynep, biraz daha derin ve insancıl bir bakış açısına sahipti. Yemin etmenin, inançlarla değil, bazen de güvensizlikle ilgili olabileceğini fark etti.

Emre’nin Anlamlı Bir Değişimi

Günler geçtikçe, Zeynep ve Emre arasında daha çok konuşma başladı. Zeynep, Emre’ye kasaba halkının bu yeminlerine karşı duyduğu tepkiyi anlattı. İnsanların, yemin etmeden de doğruyu söyleyebileceğini ve güven oluşturabileceğini söyledi. Emre, başlangıçta bu fikirle pek hemfikir değildi, ancak Zeynep’in söylediklerini düşündükçe, yemin etmenin bazen boş bir güven yaratmaktan başka bir işe yaramadığını anlamaya başladı.

Bir gün, pazara giderken Zeynep, Emre’yi bir kez daha duymadan geçemedi. Bu kez, Emre sadece gülümsedi ve “Söylediğim her şey doğru. Vallahi de billahi, güvenebiliriz birbirimize.” dedi, ama bu kez yemin ederken içten bir samimiyet vardı. Yemin yerine, güven duyduğu insanlara güvenmeye başlamıştı. Bu, Zeynep için bir zaferdi, çünkü bazen sadece sözler değil, gerçek güvene dayalı ilişkiler oluşturmak, toplumsal bağları güçlendirmenin en etkili yoluydu.

Sonuç: Yemin ve İletişim

Zeynep’in hikâyesi, bir yandan “vallahi de billahi”nin toplumsal kökenlerine dair düşündürürken, diğer yandan, güvenin ve samimiyetin nasıl daha derin ve empatik ilişkiler yaratabileceğini gösteriyor. Bu yeminler, bazen gereksiz yere abartılabilir, bazen de gerçekten bir bağ oluşturmanın aracı olabilir. Ancak, önemli olan nokta, güvenin sözlerden değil, eylemlerden ve anlayıştan geçtiğidir.

Sizce, “vallahi de billahi” gibi ifadeler gerçekten güven oluşturan bir araç mıdır, yoksa inandırıcılık aracı olarak mı kullanılır? Bir insanın güven kazanma stratejileri, toplumsal cinsiyet rollerine ve bireysel yaklaşımlara nasıl etki eder?
 
Üst